TRİLYE

0
Bu pazar öğlen; 7 blog yazarı Başak Temel’in organizasyonu ile Trilye’de buluştuk.
Trilye’nin sahibi, aşçısı ve harika gurmesi Süreyya Üzmez Bey bizim hem şaşırtan bilgilerle beynimiz, harika lezzetlerle midemizi, olağanüstü misairperverliği ile kalbimizi doyurdu..
Trilye, Gop’da yemyeşil bir bahçe içerisinde sıcacık bir restaurant.. Siz yemeğinizi yerken, kaşınızdaki insanlarla rahatça sohbet edebileceğiniz volumde ve kulağınıza harika gelecek ritimde yumuşacık müzikler var..
Malum yaz geldi.. Biz bahçede oturduk… Bahçede 120 m2 lik alanı gölgeleyen tasarım harikası bir şemsiye var… Tüm masa örtüleri bembeyaz.. Herşey pırıl pırıl.. Her dakika  kadehiniz, tabağınız, çatal-bıçaklarınız yenileniyor.. Servis görevlileri çok hızlı ve nazikler. Hatta masada kaç kişi varsa o kadar sayıda garson ellerinde tabakları ile aynı anda “senkronize” servis yapıyorlar ki bu an bile başlıbaşına yemeğe verilen özeni gösteriyor.. Düşünün ki kapıda arabanızı teslima alan vale bile çok güleryüzlü.. Çalışanlar işletmeyi benimsemiş..Zaten en yeni çalışan 10 yıllıkmış 🙂
İşyemekleri, aşk yemekleri, aile yemekleri aklınıza ne gelirse hepsi için gayet uygun bir yer… Süreyya Bey konukları ile çok ilgili.. Bir masada doğum günü kutlaması var.. Garsonlar doğum günü şarkıları eşliğinde bu çifte üzerinde mum yanan pasta ikram ediyor. Başka bir masadaki çocuklar ayrılırken Süreyya ey’e el sallıyorlar. Hemen her masa ile tek tek ilgileniyor Süreyya Bey.. Pek çoğunun masasına oturup uzun uzun sohbet ediyor.. Burada “müşteri” tanımı yok..Herkes misafir gibi..
Söylentilere göre “uğurlu” bir mekan.. Burada yemeğe çıkanlar evleniyor.. Burada iş sözleşmesi imzalayanların işleri çok iyi gidiyor.. Hatta evlilik yıldönümleri ve diğer kutlamalar için aylar öncesinden rezervasyonlarını yaptıranlar var.. Ayrıca, özel günlerinizde Trilyeye gelirseniz siz ayrılmadan önce gizlice fotoğrafınızı çekip çok özel bir şaraba bu fotoğrafı ekleyip size hediye ediyorlar… Biz de bu güzel jestten nasibimiz aldık…
Daha ilginç olanı…. Japon turistler için o kadar önemli bir yer haline gelmiş ki  bu mekan, gezi programlarında Anıtkabir’den sonra 2. uğrak yeri  haline gelmiş Trilye…Şimdilerde, Japon Suşi’ne benzeyen ama tam bizim ağız tadımıza uygun Trilye Lokumları eklenmiş menüye.. Biz denedik..bayıldık… sizlere de illa ki tavsiye edelim 🙂
Süreyya Üzmez Bey’in “damağı” sigortalanmış… Sanırım Türkiye’de bir ilk.. Böyle bir ağız tadı iyi ki sigortalanmış.. Bir kereTrilye’de yediğiniz her şey taptaze.. Hiç bir ürün dondurucuya konmuyor. Alınan her ürün 2 kez kontrol ediliyor..Sunumlarda Akdeniz ağırlığı var…Balıklar özenle seçiliyor….Ayvalıktan aşağıya inmiyorlar balık alırken..Ayvalık ile Bozcaada arasındaki balıklar şahane olurmuş.. Çünkü bu bölgede plankton ve oksijen çokmuş..Sarozda en lezzetli balıklar varmış.. Ama beyaz lagos İskenderun’danmış… Yani balığın beslendiği ve yakalandığı nokta bile çok önemli Süreyya Bey için…
Süreyya Bey işine aşık… Soğuk mezeler gelir gelmez “enginar ile başlayın, soğuklara lakeda ile veda edin” şeklinde taktikler veriyor.. Bildiğimiz enginarı üzerinde köz patlıcan ile serviss ediyorlar mesela.. Ya da somon fümeyi ızgara kabağın etrafına sarıyor.. Ahtapot salatasındaki aktapotçuk 41 kere dövülmeden sofraya gelmiyor.. “Lakerda balık etinden lokum yapma sanıtdır” diyor.. Torik balığı kullanıyorlar..Ve iyi lakerda nasıl olur diyenler için işte tüyolar:
“Bıçağınızla hafifce bastırın.. kendiliğinden kesiliyorsa ve bıçağa lifler yapışmıyorsa harika demektir” biz denedik.. Trilyenin lakerdası gerçekten lokum gibi 🙂
Aynı zamanda duyarlılıkları da var balığa karşı.. Sadece lüfer için değil ; kalkan, orkinos ve hatta alabalık da bitiyor diye üzülüyorlar…
Vejeteryanlar ve çocuklar için özel menüleri var. Çağa ayak uydurmak için ülke ülke geziyorlar. Her yerden elde edilen bilgi, materyal, servis çeşiti her ne varsa hemen burda uygulanıyor.. Akla hayale sığmayan süprizler yapılıyor..
Süreyya Bey’in özel tasarımı ile hazırlanan “Konyaaltı Tabağında Jumbo Karides” ile birlikte masanıza gelen deniz kabuğundan martı ve dalga sesleri dinliyorsunuz :)))
Tam bir “karides nirvana” !!! Sunumu itibari ile yemesi çok kolay. Ne sert ne yumuşak tam kıvamında pişmiş.. İskenderun karidesi gerçekten de enfes..>

Kalamar tava ve ızgara altın sarısı pişmiş.. Sosu tam ölçüsünde 🙂
Balık kokoreç başka mekanlarda olduğu gibi balık artıklarından değil “lagos” balığından yapılıyor. Bu nedenle olmalı ki çok ama çok lezzetli.. İçinde sarı, kırmızı ve yeşil biber var..Sunumu ise avuç içi büyüklüğünde denizkabuklarında..Bu kadar detaylı bir yemek anlayışına alkış 🙂
Tüm bu güzel tatların damağımızda bıraktığı hisleri temizleme zamanı geldi.. “-196 derecede nitrojen ile çilek sorbe” daha önce yediğimiz çileklere hiç benzemiyor.. Balıktan önce ikram ediliyor..Balıktan önce ağızdaki baharat vs tadları temizliyor. Mevsime çilek yerine limon vs de olabiliyor.. İnanın tadına doyulmuyor.. Her birimiz bir kaç tane yemeden duramadık.. Ve inanılmaz ama az önce yediğimiz yemeklerdeki tüm tadları damağımızdan sildik !!!!
Ana yemek için bize sunulan kılıç balığı; yanında kum midyesi ve pazılı patetes ile harikaydı. Her lokmada masadan mmmmmm nefisssss sözleri yükseliyordu 🙂
Gelelim şaraplara…
Her yemekle birlikte o yemeğe eşlik edecek lezette şarap ikramı var…
İlk ikram “Kör Tadım”da 90 puan almış nefis bir beyaz şarap..Deniz ürünleri ile eşleşmesi güzel olmuş 🙂
İkinci şaraplar için kadehler soğutulmuş olarak geldi.. Melen’in Rose Şarabı…Bu şarap her yerde bulabileceğiniz bir şarap değil..
Ve muhteşem bir Şili şarabı ile kapanış muhteşemdi…Kokusu harika bir parfüm gibi…
Tatlı severelere… Trilye’ye gittiğinizde ne yerseniz yiyin ama mutlaka “Ateş Tatlısı”na yer ayırın.. Çocukluğumuzdan bildiğimiz leblebi tozunu asla böyle yemediniz.. Parfe gibi soğuk ve çok lezzetli.. Üzerinde taptaze çilek ve karamel sos ile servis ediliyor..
Yemekten sonra gelen türk kahvesinin yanında; türk lokumu ve nazar boncuğu
unutulmamış :)) Ve… limon kokularını içimize dolduran bir detay.. Oksijen ile masalara limon kokusu hizmeti.. Alkolün ve sigaranın kötü etkilerini azaltmak için kullanılan bir teknik.. Mutlaka gidip bir deneyin…
Yemek, içmek, sohbetler derken “moleküler gastronom” Süreyya Bey ve ailesi ile tanışmak benim için hem çok keyifli hem de çok gurur verici idi.. Bu ülkede işine bu kadar önem veren ve herşeye rağmen işi ile ilgili 50 yıl sonrasını planlayan insanların artmasını diliyorum..
“Sağlık için balık ; balık için Trilye”

16.05.2010

There are no comments yet. Be the first to comment.

Leave a Comment