Sinop Mutluluk Festivali

Ardından hemen heykelin karşısında yer alan, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi aşkla sevdiğimiz bir çok ünlü ismin hapis yattığı “Anadolu’nun Alkatrazı “ olarak adlandırılan Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi Müzesini gezmeye başladık..

Yüreğimiz buruk, dilimizde denizin dibinde olup, hapishane duvarlarından denizi göremeyen Sabahattin Ali’nin insanın yüreğini acıtan dizeleri..

“görmek istersen denizi,
yukarıya çevir yüzü;
deniz gibidir gökyüzü,
aldırma gönül, aldırma”

Bu kadar kasvetli bir mekandan çıkıp kendimizi biraz ferahlamak için Festival Korteji ile birlikte limana indiğimizde hemen kalkmak üzere olan bir tekneye atlayıp 45 dakika süren bir kıyı gezisine katıldık..

Bu güzel şehre denizden bakmak çok hoşumuza gitti..

Balık avlanma yasağının sona ermesi nedeni ile planlanan, balıkçıların hep birlikte horonlar eşliğinde, “Vira Bismillah” diyerek bu senenin ilk balık avına çıkışlarına şahitlik ettik..

Ve tüm gece kent meydanında kurulan sahnede yerli/yabancı pek çok sanatçının performanslarını keyifle dinledik..

Ertesi sabah Sinop’un en güzel koylarından birinde yer alan Antik Otel‘in muhteşem manzarası eşliğinde kahvaltımızı yapıp mis gibi sahilinden denize girdik.. Hava durumunun yağmura dönmesi nedeni ile bu keyfimize ara verip kendimizi yollara vurduk..

İlk durağımız ülkemizin tek fiyordu olma özelliğini taşıyan Hamsilos Fiyordu..

Burası Buzul Çağı’nın sonlarında, Karadeniz’in tamamen donduğu dönemde buzulların erimesiyle oluşmuş ve dünyada sadece Norveç ve Sinop’ta bulunan “RIA” tipi kıyı işte bu kıyıymış..

Ardından ülkemizin en kuzey ucunda yer alan İnceburun’a kadar gidip, karşı kıyıları izledik..

Ve Hamsilos Tabiat Parkı’nın nefis manzarasında bir çay/kahve molası verdik..

Her durduğumuz noktada ve her noktaya ulaşırken geçtiğimiz güzergahlarda gördüğümüz manzaralara hayran kaldık..

Her anın fotoğrafı ve videosu çekmekten yorulduk..

İstikametimiz : Erfelek Şelaleri.. Ancak buraya gidiş yolunda öyle bir yer var ki ömrünüzü burada geçirmek isteyeceksiniz: Bektaşağa Göleti

Etrafta serbestçe gezinen atlar, köpekler, tavuklar ve ördekler..

Gölete doğru uzanan salıncak.. Seyir terasları..

Hiç istemeye istemeye ayrıldığımız bu çok çok güzel göletten Erfelek’e doğru yola çıktık..

Erfelek Şelaleleri, Karasu Deresi üzerinde bulunan irili ufaklı 28 şelaleden oluşuyor.. Girişteki büyük şelalenin güzelliği bile insana yetecekken daracık taş ve tahta merdivenlerle tırmandığınız dağ boyunca saklanan ve her dönemeçte sizi karşılayan birbirinden güzel şelalelere aşık olacaksınız..

Akşam olup Sinop merkeze döndüğümüzde öyle yorulmuştuk ki sahildeki bir çay bahçesinde oturup saatlerce denizi ve insanları izledik..

Ertesi gün yine Sinop’un bambaşka güzel bir koyunda yer alan Vira Otel‘de kahvaltımızı yapıp Ankara’ya doğru yola çıktık..

Yolumuzun üstünde yer alan Ilgaz Derbent Şehitliğinde mola verdik..

Taşköprü’den geçerken sarımsaklarımızı aldık..

Sinop merkezde, yeme içme konularında ise bizim tercihlerimiz şöyle oldu..

Sinop’a özel cevizli mantı için Melahat’in Mutfağı,

Balık için Okyanus Balık Evi,

Kahvaltı ve ardından denize girmek için Antik Otel ve Vira Otel,

Badem, Fındık ve Antep Fıstığı Ezmeleri için Şekerci Mehmet Gürbüz,

Nokul için Demirkollar Fırını..

Bu arada şunu özellikle belirtmek istiyorum..

Sinop halkı çok misafirperver, çok yardımsever.. Hem insanlara hem hayvanlara büyük sevgileri var..

Bu seyahatimizde birlikte olduğumuz köpeğimizin bizimle birlikte her alanda yer almasında hiç bir sorun yaşanmaması bunun en güzel örneği.. Sokakta tek başına gezinen, insanlardan kaçmayan sevgi dolu köpekler var.. Bunu görmek bile bizi çok ama çok mutlu etti..

Doğasının bu kadar mükemmel olduğu bir şehirde, kent merkezinin çarpık mimarisi biraz içimiz burktu.. Keşke imkan olsa da o çirkin apartmanlar yıkılıp yerine daha küçük, daha estetik binalar yapılsa diye düşündük..

Festival boyunca bizimle ilgilenen ve destek olan tüm ekibe ve özellikle Sinop Güçbirliği Derneği‘ne çok teşekkür ederiz..

İlk fırsatta yeniden görüşmek üzere hoşçakal Sinop..